22 Kasım 2025 Cumartesi

Kilimli’de yaşanan iş kazası sonrası Milliyetçi Hareket Partisi Kilimli İlçe Başkanı Atakan Örer, adeta patladı.
Örer’in sözleri bu kez sadece uyarı değil, iktidar ve yerel yönetim için açık bir tokat niteliğinde oldu.
“Bu ilçede hastane yok, çünkü yıllardır siyaset yapılmadı; sadece söz verildi!”
Örer, ağır yaralanan Yiğit Yılmaz üzerinden verdiği örnekle, ilçedeki hastane yokluğunun artık sadece bir eksiklik değil, doğrudan insan hayatına mal olan bir siyasi ihmal olduğunu söyledi.
“Kilimli’de tam donanımlı bir hastane olsaydı, bugün yaşanan dram çok daha farklı olabilirdi!”
BELEDİYE BAŞKANI VE AK PARTİ İLÇE TEŞKİLATI
Kilimli, her seçim döneminde verilen sözlerin ardından unutulan, hizmet değil vaat siyasetine mahkûm edilen bir ilçe olmaya devam ediyor.
Ve bugün gelinen noktada Kilimli halkı, siyasetçilerin bu duyarsızlığının faturasını ödüyor.
Belediye başkanı nerede? AK Parti ilçe başkanı nerede?
Hastane talebi yıllardır ortada, ama ortada bir tek proje yok!”**
Kilimli halkının sitemi sert:
“Siz yönetemiyorsanız, bu ilçenin kaderiyle daha fazla oynamayın!”
ARTIK SAKLANACAK HİÇBİR ŞEY KALMADI
Kilimli’de bir hastane yapılması için gerekli adımların atılmaması, kamuoyunda bilinçli bir ihmal, sürekli ertelenen bir zorunluluk, ilçenin kaderine terk edilmesi olarak yorumlanıyor.
Bugün kol kaybı…
Yarın can kaybı yaşandığında sorumluluk kimde olacak?
“Bu sorunun cevabını vermesi gerekenler, bugün kameraların karşısına bile çıkmaktan kaçıyor.”
Örer: “Hastane artık siyaset üstü değil, siyaset EKSİKLİĞİDİR!”Örer’in çağrısı bu kez çok daha net ve çok daha ağırdı:
“Hastane yapmak bir lütuf değildir! Kilimli halkına borcunuzdur!
Bugün sesimizi duymayanlar, yarın bu sessizliğin hesabını vermek zorunda kalacak.”
** GAZETEMİZ SORUYOR **
“KAÇ ACI, KAÇ YARA, KAÇ KAYIPTAN SONRA HAREKETE GEÇECEKSİNİZ?”**
Kilimli halkı artık sabır değil, somut adım istiyor.
Bu ilçenin kaderi ilgisizlik, ihmal ve vaat siyasetinin arasında kaybolmamalı.
Yiğit Yılmaz’a acil şifalar diliyoruz; ancak soruyoruz:
“Bir sonraki acıyı kim yaşayacak ve o gün kim hesap verecek?”